Diyabetik Retinopati ve Lazer Tedavisi
GÖZÜN GENEL YAPISI
Göz, önde saydam bir yapı olan kornea, renkli yapı iris, ortada siyah yapı pupilla, pupilla ve irisin arkasında lens ve bunların arasını dolduran göz içi sıvısından (humör aköz) oluşur. Arkada en dışta gözü saran konjiktiva ve tenon, destek bağ dokusu olan sklera, onun içinde damarsı tabaka (koroid), en içte sinir tabakası olan retina gözün yapılarını oluşturur. Sinir tabakasının merkezinde görme hücrelerinin yoğunlukta olduğu makulla, makullanın burun köküne yakın kısmında görme siniri bulunur. Gözün ön ve dış kısmında onu ıslak tutan, koruyan, mikro organizmalara karşı savunan ve beslenmesine yardımcı olan gözyaşı sıvısı bulunur.
Şeker hastalığı uzun yıllardır bilinen bir rahatsızlıktır. İnsulin ve diğer ilaçların bulunmasından sonra hastaların ömürlerinin uzaması şeker hastalığına bağlı komplikasyonların daha sık görülmesine neden olmuştur. Hastalığın uzun süreli seyrinde vücudun büyük ve küçük damarları tutulur. Hemen hemen tüm organları tutan bir hastalık olmasına rağmen küçük damarların tutulumuna bağlı olarak sıklıkla böbreklerde, kaslarda, ciltte ve gözün sinir tabakasında (dibetik retinopati) rahatsızlıklara neden olur.
İki tip şeker hastalığı vardır. İnsüline bağımlı olan Tip I çocuklarda görülürken, yetişkinlerde görülen Tip II insüline bağımlılık göstermez. Şeker hastalığı toplumun %2.5-3’ünde görülür. Bunların %10’u Tip I, geriye kalanı Tip II’dir. Şeker hastalarında küçük damarların tutulumu sonucu gözün sinir tabakasındaki rahatsızlıklara (sinir tabakasına sıvı birikmesi, kanama, serum sızması vs.) diabetik retinopati denir. Herhangi bir seviyede retinopati 5 yıldan az diabetlilerde %5, 15 yıllık diabetlilerde %62 olarak bildirilmiştir.
HASTALIĞIN OLUŞMA MEKANİZMASI NEDİR?
Kan şekerinin yüksek seviyelere çıkması ve uzun süreli yüksek seviyelerde kalması göz içi lensinde ve küçük damarların duvarlarında değişikliklere neden olur. Damarların en dışındaki hücrelerde azalma, damar duvarında kalınlaşma, damarların iç yüzeyindeki hücrelerde çoğalma ve bu hücrelerin kandaki bazı proteinlerin yapışmasına karşı hassas hâle gelmesi şeker hastalarında görülen damarsal değişikliklerdir.
ŞEKER HASTALIĞININ GÖZDE OLUŞTURDUĞU RAHATSIZLIKLAR
GÖZYAŞI DEĞİŞİKLİKLERİ
Gözyaşı kornea ve konjonktiva yüzey hücrelerinin canlılığını devam ettirmesi için önemlidir. Gözyaşı miktar ve fonksiyonundaki azalma yüzey hücrelerde dökülmelere ve tekrarlayan hasarlara neden olur. Aynı zamanda gözyaşı, içinde bulundurduğu anti bakteriyal maddeler ve mekanik etkisiyle gözün enfeksiyonlardan korunmasını sağlar. Duyu sinirlerinin tutulumuna bağlı olarak gözyaşında azalma olur. Azalan gözyaşıyla birlikte gözün yüzeysel enfeksiyonlarında artış görülür.
GÖZ TANSİYONU
Şeker hastalarında aynı yaş gurubundaki sağlıklı kişilere göre daha fazla sıklıkta göz tansiyonu (Glokom) görülür. Ayrıca damarsı tabakada sıvı toplanması açıda kapanmaya neden olarak göz tansiyonunu oluşturur. Açı bölgesi göz içi sıvının dışarı akışına yardımcı olarak göz tansiyonunu normal sınırlarda tutulmasını sağlar. Açının yeni oluşan anormal damarlarla tutulması göz içi sıvının dışarı akışını zorlaştırarak göz tansiyonuna neden olur. Açıyı kapatan anormal damarların oluşumuna sinir tabakasının yetersiz oksijenlenmesi sonucu sinir tabakasındaki hücrelerden salgılanan bazı maddeler neden olur. Tedavisinde sinir tabakasındaki anormal damarların lazerle yok edilir, göz içi basıncını düşürücü ilaçlar kullanılır. Dirençli vakalarda ameliyat uygulanır.
SİNİR VE KAS FELÇLERİ
Göz kaslarını uyaran sinirlerin beslenmesini sağlayan damarların tıkanması sonucu göz kaslarında ağrılı felçler oluşur. Göz, felç olan kasın hareket yönüne bakamaz, ağrı ve çift görme olur. Çift görmenin oluşturduğu rahatsızlık duygusundan kurtulmak için tek göz kapatılır ya da prizmatik camlar kullanılır. Tedavide damar dolaşımını arttıran ilaçlar kullanılır. Altı ay içinde düzelme olmayan hastalarda göz kası cerrahisi uygulanır.
PAPİLLOPATİ (GÖRME SİNİRİ HASTALIĞI)
Hastaların her iki gözünde görme siniri başı tutulur. Oluşan görme azalması sıklıkla 3 ay içinde düzelir.
DİABETİK RETİNOPATİ
Gözün sinir tabakasındaki damarların şeker hastalığına bağlı olarak tıkanması ve/veya geçirgenliklerinin artması sonucu bu dokularda kan, serum, yağ ve proteinlerinin birikmesi sonucu ortaya çıkan rahatsızlıktır. Hastalığın ileri evrelerinde oluşan anormal damarlara bağlı olarak göz içinde daha ciddi kanamalar ve göz tansiyonu görülür. Diabetik retinopatili hastalarda görme noktasında sıvı toplanması (maküllar ödem), kan şekerindeki değişikliklere bağlı olarak göz içi lensinin kırıcılığındaki değişiklikler, göz içi kanamaları başlıca görme azalması nedenleridir. Ayrıca gece gerçekleşen göz içi kanamalarına bağlı olarak ani görme azalması olur.
HANGİ RAHATSIZLIKLAR DİABETİK RETİNOPATİ İÇİN RİSK OLUŞTURUR
- 10 yılda uzun süreli şeker hastaları.
- Kan şekerinin yüksek seyretmesi
- Kan şekerindeki oynamalar.
- Vücut tansiyonunun yüksek olması.
- Kansızlık
- Kolesterolün yüksek olması.
- Şeker hastalığına bağlı böbrek rahatsızlığı.
- Hastaların genç yaşta olması.
DİABETİK RETİNOPATİNİN SEYRİNİ OLUMLU YÖNDE ETKİLEYEN RAHATSIZLIKLAR
- 70 yaşın üzerindeki hastalar
- Göz tansiyonunun yüksek olması
- Boyun atar damarlarındaki darlıklar.
HASTALIĞIN TANILANDIRILMASI
Hastaların görme keskinliği değerlendirilir. Ön segment muayenesi yapılır ve lensin durumu incelenir. Göz içi basıncı ölçülür. İndirekt merceklerle sinir tabakası, görme noktası ve görme siniri incelenir. Tanıyı kesinleştirmek, tedaviyi yönlendirmek ve kontrol etmek için göz anjiografisi (Fundus florosein anjıigrafi) ve OCT tetkikleri yapılır.
TEDAVİ
Tedavide öncelikli amaç görmeyi arttırmak değil hastalığın ilerlemesini durdurmaktır. Tedavi sonucu görmedeki artış ikincil kazanç olmalıdır. Bu durum hastaya iyice izah edilmelidir. Tedaviden önce kan şekeri normal sınırlara çekilmeli, tansiyon, kansızlık, kan yağlarının yüksekliği ve böbrek rahatsızlığı tedavi edilmelidir. Lazer ve cerrahi tedavi yöntemleri uygulanır. Lazer tedavisinden sonra ilk bir iki hafta görme azalabilir. Görme azalması sonraki haftalarda artabilir. Lazer tedavisinin asıl etkisi 4.-5. aylarda ortaya çıkar. Görme noktasında yaygın ödemin olduğu veya lazer tedavisine cevap vermeyen hastalara göz içi ilaç tedavisi uygulanabilir.
Lazer Tedavisi
Lazer fotokoagülasyon tedavisinde, lazer cihaz tarafından oluşturulan 514 nm dalga boyunda lazer ışını sinir tabakası altındaki retina pigment hücrelerinde bulunan melanin pigmenti tarafından tutulur. Bu tutulma sonucu hücrelerde ısı birikimine bağlı olarak ölüm olur. Ölen bu hücrelerin bariyer etkisi ortadan kalktığı için damarsı tabakadan sinir tabakasına oksijen geçişi artar. Artan oksijen miktarına bağlı olarak hasarlı sinir tabakasında düzelme ve anormal damarlarda gerileme olur. Anormal damarlarda ki gerileme olası kanama riskini azaltır. Lazer ışınının hücrelerde oluşturduğu ısı birikimi her zaman hücre ölümüne neden olmaz, zaman zaman hücreler üzerinde uyarıcı etki oluşturur. BU UYARICI ETKİ SONUCUNDA PİGMENT HÜCRELERİNDEN SALGILANAN ÖZELLİKLİ MADDELER OLUŞAN ANORMAL DAMARLARIN GERİLEMESİNE NEDEN OLUR.
Hangi hastalara lazer tedavisi yapılır?
Görme noktasının merkezinden 500 mikron uzaklığa kadar olan alandaki sinir tabakası içine serum, protein ve yağ birikimine bağlı oluşan patolijiye KLİNİK ÖNEMİ OLAN DİABETİK RETİNOPATİ DENİR. Bu durumda hasarın olduğu alana lokal lazer tedavisi uygulanır. Görme noktasında 3000 mikronluk alanda sinir tabakası içine kan, serum, yağ ve protein birikmesi sonucu oluşan duruma diffüz diabetik retinopati denir. Bu rahatsızlıklarda görme noktasına yaklaşık 500 mikrondan daha yakın olmayacak şekilde açıklığı görme sinirine bakan at nalı tarzında 3 sıra lazer tedavisi uygulanır. Ayrıca sinir tabakasında anormal damar oluşan durumlarda ve göz tansiyonuna neden olacak şekilde açıda anormal damar oluşan durumlarda lazer fotokoagülasyon uygulanır.
Lazer Tedavisinin Yan Etkileri Nelerdir?
- Yoğun lazer uygulanan bölgelerde görme alanı defekti ve görme alanında daralma,
- Gece görüşünde azalma,
- Aydınlıkla karanlık arasındaki farklılığı ayırt etme yetisi olan kontrast duyarlılık azalır,
- Yoğun lazer tedavisinden sonra miyopik kırılma kusuru,
- Renkli görme bozulur,
- Özellikle genç hastalarda lazer sırasında ağrı,
- Lazer sonrası damarsı tabakada sıvı birikimine bağlı olarak oluşan şişme sonucu açı kapanması glokom (göz tansiyonu) ve açık açılı glokom oluşur,
- Göz içi merceğinin yaralanması sonucu lenste opasiteler (bulanıklık) oluşur,
- Görme noktası önünde zar oluşumu,
- Görme noktasındaki ödemde artış,
- Görme noktasında ve damarsı tabakada beslenme bozukluğu,
- Görme siniri başında beslenme bozukluğuna bağlı rahatsızlık,
- Isı yükselmesine bağlı retina atar ve toplardamarlarda tıkanıklık ve kılıflanma,
- Lazer sonrası oluşan bantların sinir tabakasında oluşturduğu çekintiye bağlı sinir tabakası ayrılması olur.
Vitrektomi
Göz küresine açılan bir giriş deliğinden sıvı bağlanır, açılan diğer iki giriş deliklerinin birinden ışık kaynağı diğerinden göz içi kanamayı, bantları kesen ve emen vitrektomi ucu geçirilerek vitrektomi ameliyatı yapılır. Göz içindeki yapılar düzeltildikten sonra gerekli durumlarda gaz veya silikon tanponat konulur.
Hangi Durumlarda Vitrektomi Yapılır?
- 3 aydan uzun süren göz içi kanamalar,
- Görme noktasında sinir tabakası ayrılmasına neden olan bantların varlığında,
- Bantların çekmesine bağlı yırtıkla birlikte olan retinal ayrılma,
- Göz tansiyonuna neden olacak şekilde açıda anormal olan ve göz küresi içine kanaması olan durumlar.
- Görme noktası önünde uzun süreli sıvı toplanmasına neden olan kalınlaşmış ve çekinti yapan vitroretinal bantlar.
Anti VEGF Tedavisi
Şeker hastalarında damar tıkanıklığına bağlı olarak sinir tabakasından VEGF adı verilen maddeler salgılanır. Salgılanan VEGF kanama ve sızıntı eğilimi olan anormal damarlara neden olur. Nihayetinde sinir tabakasında kan ve serum sızıntısı, kanama ve ön segmentte ortaya çıkan anormal damarlara bağlı olarak göz tansiyonu ve bütün bunların sonucunda görme azalması oluşur. Anti VEGF ilaçlar göz içerisine uygulanarak bütün bu patolojilerin büyük oranda önüne geçilebilmektedir.
İntravitreal Kortiko Steroid Tedavisi
Göz içerisine uygulanan kortiko steroidler damar geçirgenliğini arttıran molekülleri bloke ederek diyatbetik retinopati tedavisinde etkili olur. Dezavantajı iyileştirici etkisinin 3-6 ay içerisinde geçmesi ve tekrar uygulamaya ihtiyaç göstermesidir.